Süt ve Sessizlik: Viktoryen Dönemde Emziren Kadınların Fotoğrafları

19. yüzyılda, Viktoryen ahlakın en katı olduğu yıllarda, kadınlar bebeklerini emzirirken fotoğraf çektirmişlerdi.

Süt ve Sessizlik: Viktoryen Dönemde Emziren Kadınların Fotoğrafları
Kendi evinde büyük çocuğu ona sarılırken emzirdiği bebeği ile mahrem anını fotoğraflatan bir anne

Kamera Önünde Emzirme

19. yüzyıl sonu, fotoğraf teknolojisinin ilk kez evlere girmeye başladığı bir dönemdi. Viktoryen çağ, katı ahlak kuralları, korseyle sıkıştırılmış bedenler ve baskılanan arzularla anılsa da, bu dönemde kameralara yansıyan nadir ve mahrem anlar da vardı. Özel hayata dair en çarpıcı olan karelerin bazılarında anneler, emzirirken poz veriyordu.

Günümüzde hala nerede yaşadığınıza göre kamuya açık alanda ya da başkalarının önünde bebek emzirmek tabu olarak görülüyor. Bu konu sadece Türkiye'de tartışmalara sebep olmuyor. Dünyanın her yerinde kadınların kamusal alanda emzirmesini destekleyenler olduğu gibi karşı çıkanlar da var.

Viktoryen dönemde bebeğini emziren anne stüdyoda poz vermişe beziyor

Bugün hâlâ pek çok ülkede kadınlar, kamusal alanda emzirirken damgalanma ya da müdahale riskiyle karşı karşıya kalıyor. 2022’de yapılan uluslararası bir araştırmaya göre, kadınların %63’ü kamuya açık yerlerde emzirdiklerinde rahatsız edici bakışlara maruz kaldıklarını belirtmişler.

Kamusal alanda emzirme hakkı, birçok ülkede yasal güvence altına alınmış olsa da pratikte mahalle baskısı ve utanma duygusuyla sınırlanıyor. Avrupa Birliği’nin "Breastfeeding Blueprint" raporu, anne sütü koruma, destek ve teşvik programlarının ulusal düzeyde mutlaka planlanması gerektiğini vurgular. Ancak gerekli teşviklere rağmen, Avrupa Komisyonu verilerine göre, kadınların sadece %35’i kamusal alanlarda emzirmeyi rahat bulduğunu belirtiyor. Polonya'daki kadınların %42'si kamuya açık bir yerde emzirirken utanma hissi yaşadıklarını belirtip konforlu alan bulunamamasından şikayetlerini ifade etmişlerdi. Türkiye'de ise birçok kadın örtü kullanarak kamuya açık alanlarda bebeklerini emzirse de saklanmadan emzirmek hala tartışma konusu olabiliyor. Hatta, yapılan araştırmalara göre kamuya açık alanda emzirme konusunda kadınlar, damgalanma ve bakışlardan korktuklarını ifade ediyor.

Bir anne bebeğini emzirirken büyük çocuğu kameraya bakıyor

Viktoryen dönemde çekilen emzirme fotoğraflarına gelecek olursak, bu fotoğrafların ağırlıklı olarak ABD'de 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında çekildiğini görüyoruz. Doktorlar bu dönemde ABD'de emzirmeyi bebeğin sağlığı için teşvik ederken, kadınlar da bu etkinliği kadınlık ve annelik performansının pik göstergesi olarak gururla yerine getiriyorlardı. Buradaki fotoğraflar ağırlıklı olarak hep ABD'den.

Kameraya anlamlı bir ifade ile bakan bir anne

Osmanlı'da Emzirme

Birleşik Krallık'ta ve kıta Avrupa'sında bu dönemde ABD'deki kadınlardan daha farlı bir yaklaşımla sütannelik oldukça yaygındı. Sütanne veya sütnine bebeğe süt vermesi için ücretle tutulan kendileri de çocuk büyütmüş tecrübeli kadınlardı.

Anne de bebek de oldukça sağlıklı görünüyor

Osmanlı'da da durum farklı değildi. Osmanlı Devleti’nin ilk kadın doktoru Safiye Ali, anneleri emzirmeye teşvik etmek için çocuk ile anne sütü arasındaki ilişkiyi “bir annenin yüreği ile sütünün yerini hiçbir şey tutmaz, anne sütü bütün sütlerden üstündür” diyerek açıklamştır. Yine de 19. yüzyılın ikinci yarısında sütannelik oldukça yaygın olup yasalarda bile kendisine yer bulmuştur.

Dönemin tipik baş aksesuarını giymiş anne bebeğine bakıyor

Osmanlı toplumunda sütanne tutmanın belirli nedenleri vardı. Bunlar, yeni doğum yapan annenin sinirsel sorunları ya da hastalığı varsa, göğsünde yara, çatlak gibi fiziksel problemler bulunuyorsa ya da herhangi bir nedenle sütü gelmiyorsa ve bebeğini emziremeyecek durumdaysa, aileler sütanneye başvuruyordu. Bu uygulamanın iki farklı biçimi vardı: Sütanne çocuğun evine gelerek emzirirse buna “sütanne tutmak”, çocuk sütannenin evine gönderilirse buna ise “çocuğu sütanneye vermek” denirdi. Galiba sütanne konusunu ayrı bir makalede ele alırsak ve Viktoryen dönemde bebeklerini emziren anne fotoğraflarına dönersek daha iyi olacak. :)

Evinin önünde bebeğini emziren bir anne

Viktoryen Dönemde Fotoğraf Çektirmek

Bu noktada konuyu tekrar merkeze alalım: Viktoryen dönemde bir annenin emzirme anını belgeletmesi, hem toplumsal normlara hem de teknolojiye karşı sessiz ama güçlü bir duruş gibidir.

Mısır tarlasında bebeğini yalınayak emziren bir anne günlük kıyafetleri ile

Viktoryen dönemde fotoğraf çekmek, bugünkü gibi deklanşöre basıp anı yakalamakla gerçekleşmezdi. Bu dönemde poz vermek için saniyelerce hareketsiz kalmak gerekiyordu. Özellikle 19. yüzyılın ortalarına kadar kullanılan daguerreotype, ambrotype ve tintype gibi erken fotoğraf teknikleri, pozlama süresinin 10 saniyeden birkaç dakikaya kadar sürebildiği sistemlerdi. Bu da kadrajda yer alan kişilerin, özellikle de çocukların ve annelerin, uzun süre hareketsiz kalmasını gerektirirdi.

Evde günlük kıyafetleriyle anne ve çocuğu birbirine bakıyor

Emzirme gibi doğal olarak hareketli, duygusal, hatta dağınık bir anın bu kadar dondurulmuş bir şekilde çerçeveye alınması, bu fotoğraflara kendine has ama bize yansımayan bir gerilim kazandırır. Anne bebeğini sadece emzirmiyor, aynı zamanda poz vererek emziriyor ve bir süre hem kendisini hem de bebeği sabit tutmaya çalışıyor. Beden bir yandan işlevini sürdürürken, diğer yandan objektifin karşısında bir temsil haline gelmeye başlıyor.

Pencerenin önünde günışığı vuruyor

Yani bir annenin çocuğunu emzirirken bu duruşu sergilemesi yalnızca mahrem bir anın değil, aynı zamanda annelik rolünün görselleştirilmesinin ve pozlaştırılmasının da ifadesidir. Bedenin ve bakımın bu kadar açık şekilde fotoğraf karesine alınması, o dönemin ahlaki çerçevesiyle düşünüldüğünde oldukça radikal sayılabilir.

İç mekanda çok net gülümseyen ifadeler görüldüğüne göre fotoğraf teknolojisinin biraz daha geliştiği ve poz zamanlarının daha kısa olduğu yıllardan bir fotoğraf

Bazı karelerde anneler objektife doğrudan bakar, bazılarında ise gözlerini kaçırır. Bebek annesinin göğsüne sarılmışken annenin bakışı, o pozun duygusal derinliğini ele verir. Bu görüntüler, yalnızca bir anı değil; bir duyguyu, bir tavrı, bir dönemin kadınlık deneyimini yansıtır.

Dikkatle kameraya bakan ciddi ifadeli bir anne, fotoğrafın çekildiği zaman süresince sabit kalmaya da çalışıyor

Çoğu karede annenin yüzü genellikle ifadesiz ya da dingindir. Bunun nedeni sadece dönemin fotoğraf geleneği değil, aynı zamanda teknik zorunluluktur: uzun süren pozlama sürelerinden ötürü bir yüz kası bile oynasa görüntü bulanıklaşabilirdi. Bebeğin yüzü bazen net, bazen siliktir, çünkü bebekler genelde o kadar uzun süre hareketsiz kalamaz. Bu da annenin durağanlığı ile çocuğun kıpırtısı arasında görsel bir kontrast oluşturur.

Yine kameraya oldukça ciddi bir şekilde bakan bir anne ve memeye yapışmış bebeği

Poz verme zorunluluğu, bu kareleri sıradan bir emzirme anının ötesine taşır. Artık bu, sadece bir annenin çocuğunu beslediği bir kare değil, aynı zamanda annenin anneliğini temsil ettiği, sahiplendiği, görünür kıldığı bir andır. Sabit kalmak, tahammül etmektir. Kameraya bakmak, farkında olmaktır.

Fotoğraftaki netlik ve kontrast eksikliğinden de anlaşılabileceği üzere daha eski bir döneme ait bir fotoğraf

Ve böylece bu fotoğraflar sadece dönemin teknolojisinin değil, aynı zamanda dönemin kadınlığının da sessiz belgelerine dönüşür.

Göğsünü açmış bir anne, kucağında bir bebek, objektife bakan sessiz bir yüz. Bir zamanlar birkaç dakika hareketsiz kalmak zorunda kalan bu bedenler, şimdi zamanın içinden bize bakıyor.

Mutfakta sandalyede arkasına yaslanıp dingin bir şekilde emziren bir anne daha

Bu eski fotoğraflara baktığımızda yalnızca emziren kadınlar görmüyoruz, toplumsal normlara karşı sessiz bir varoluşu, anneliğin temsil edilme arzusunu ve kamusal görünmezliğe inat kayda geçirilmiş bir bakım anını izliyoruz.

Viktoryen kadınlar, belki farkında bile olmadan, fotoğraf aracılığıyla bedenlerini ve anneliklerini görünür kıldılar. Aradan geçen 150 yıla rağmen bu kareler, bugün hâlâ kamusal alanda emzirmenin mücadele gerektirdiği dünyaya sessiz bir yanıt veriyor: Bu beden buradaydı. Bu temas kayda geçti. Bu mahremiyet görünür olmaya değerdi.